“Teşkilat Yasasının Taban Desteği Yok”

 

Sağlık-Sen Genel Merkez Yönetim Kurulu yaptığı açıklama ile, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye yönelik eleştirilerini açıkladı.

 



Genel Merkez Yönetim kurulunun açıklaması şöyle:

 

Türkiye'de 2003 yılından itibaren uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programı, sağlık çalışanlarının tüm yapısal sorunlara rağmen, büyük fedakarlıkları sayesinde, Cumhuriyet tarihinin en yüksek halk memnuniyetini sağlamıştır.

 

Sağlık çalışanları, sağlık hizmetlerine ulaşılabilirliğin kolaylaştığı bu dönemde 5 kat artan sağlık hizmeti talebini, halkın memnuniyet düzeyini zirvede tutmak için, yüksek performansla karşılamaya devam etmektedir. Hükümetin seçim meydanlarında gururla bahsettiği, Başbakanın sağlıkta dönüşümün başrol aktörü olarak hakkını teslim ettiği sağlık çalışanlarının, 9 yılın sonunda, sahada yaşadığı sorunlar nedeniyle sisteme olan güvenleri, mesleki bağlılıkları ve motivasyonları azalmıştır.

 

Sağlık hizmetlerinin yönetimi ve hizmet üretim sürecine ilişkin sorunları derinleştiren idari ve politik uygulamalarda değişim ihtiyacının göz ardı edildiği bir dönemde, mevcut sorunların baskıladığı sağlık çalışanları, şimdi de teşkilat yapısını kökten değiştiren bir yasa ile karşı karşıya bırakılmıştır.

 

Sağlık çalışanları, hakları ve çalışma koşullarına ilişkin olumlu değişiklikler beklerken, 6111 Sayılı Torba Yasa ile Devlet Memurları Kanunundan kaldırılan çalıştığı yerde ikamet etme şartının Teşkilat Yasası ile geri getirildiğine şahit olmuşlardır.

 

Yeni Teşkilat Yasası, sağlık sisteminin yönetimini ve sağlık kurumlarını işleten organları yeniden dizayn etmektedir. Ancak Teşkilat Yasası genel itibariyle yeniden yapılanmaya (reorganizasyona) duyulan ihtiyacı gerekçelendirebilmiş değildir.

 

Tüm teşkilatı dönüştürürken, üst kademelere dokunmayan yeni yönetim kurgusunun, başta çalışanların mesleki bağlılıkları ve motivasyonlarını olumsuz etkileyen sorunlar olmak üzere sağlık hizmetlerinin sunumu sürecindeki sorunlara nasıl çözüm olacağı anlaşılamamaktadır.

 

Teşkilat Yasasında performans sisteminin çalışanlar arasında adaletsizliği büyüten uygulamalarına çözüm getirilmemektedir. Sağlık çalışanlarının döner sermaye tavan oranlarının adil şekilde belirlenmesi noktasındaki haklı talebi, Tam Gün Yasası sürecinde karşılanmadığı gibi Teşkilat Yasasında da dikkate alınmamıştır. Ancak Teşkilat Yasasında birlik hastanelerine atanacak yöneticiler için yüksek maaş ve ek ödeme oranları belirlenmiştir. Yani çalışanların gelir dağılımında adalet talebi önemsenmezken, yöneticilerin teşvik edilmesi konusunda oldukça cömert davranılmıştır.

 

Öte yandan Teşkilat Yasasında demokratik yönetim anlayışının temel dinamiklerinden olan katılımcılık ilkesinin izlerini görmek mümkün değildir. Teşkilat Yasası ile kurulan Yüksek Sağlık Şurası, Sağlık Politikaları Kurulu gibi organlarda çalışanların temsili önemsenmemiştir.

 

Teşkilat Yasası haklar bağlamında çalışanlar ve yöneticiler arasında yeni ayrım alanları oluşturmuştur. Hekim dışı yöneticiye ödenmesi planlanan maaş ve ek ödeme katsayıları, aynı yönetici pozisyonundaki hekim kökenli yöneticilerde daha yüksek tutulmuştur.

 

Teşkilat Yasasının sağlık istihdamı ve sağlık eğitimi konusunda makro düzeyde planlar yerine yabancı hekim, hemşire gibi palyatif önerileri gündeme taşıması da ayrı bir sorundur. Söz konusu düzenleme, sağlık gibi devletin sorumluluk alanında bulunan kamu hizmetlerinin devlet memuru eliyle yürütüleceği şeklindeki anayasal hükme ve yasalarla belirlenen devlet memurluğu kriterlerine aykırıdır.

 

Teşkilat Yasası ile sözleşmeliliğin asli bir istihdam modeli olarak yaygınlaştırılmasına imkan sağlanmaktadır.

 

Teşkilat Yasası, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun 86. maddesine göre çalıştırılan vekil ebe-hemşirelerin 4/B sözleşmeli kadrosuna atanması gibi olumlu bir düzenlemeyi de içermektedir. Ancak, bu düzenlemenin 1 yıl süre şartı konulması, daha önce vekil ebe-hemşire olup yine Sağlık Bakanlığı teşkilatı bünyesindeki aile hekimliklerinde çalışanları kapsamaması eksikliktir. Ayrıca Bakanlığın kadro imkanı oluşturmaması nedeniyle yıllarca vekaleten ve görevlendirme ile idarecilik görevi yürüten yüzlerce yöneticinin hakları korunmamış, sağlık hizmetleri sunumunun başarıyla yürütülmesindeki büyük hizmetleri göz ardı edilmiştir.

 

Sağlık-Sen, sağlık çalışanlarının yetkili sendikası olarak, Teşkilat Yasasına ilişkin genel eleştirilerin ardından kamuoyu ile şu temel görüşleri paylaşmayı görev saymaktadır:

 

İş huzuru ve çalışma barışını olumsuz etkileyen ve sağlık hizmetlerinin niteliği ve sürdürülebilirliğini tehdit eden performansa dayalı ek ödeme sisteminin adaletsizliğinden sağlık çalışanları kurtarılmalıdır. Çalışanlar arasındaki ek ödeme adaletsizliğinin giderilmediği, çalışanların sabit gelirlerinin yükseltilmediği bir ortamda, yüksek gelirli idarecilerle, sağlık çalışanlarının mesleki bağlılıkları ve motivasyonlarını güçlendirmek mümkün değildir.

 

Sağlık politikalarının ve sağlık yönetimine ilişkin kararların belirleneceği kurullarda çalışanları temsil edecek yetkili organlara yer verilmelidir. Çalışanların karar süreçlerinde yer almasının önemsenmediği bir durumda, çalışanlardan hedef paylaşımı beklemek doğru değildir.

 

Gerek Teşkilat Yasası ile eklenen gerekse geçmiş uygulamalardan kaynaklanan tüm eşitsizlikleri giderecek ve gelir adaletini tesis edecek bir irade ortaya konulmalıdır. İstihdam stratejilerinde, emeği bir maliyet unsuru değil, değer olarak gören bir devlet yaklaşımı sergilenmeli, adil çalışma koşulları ve eşit haklar sağlanmalıdır.

 

Hastanelerin bilinen sorunlarından arındırılmadan birliğe dönüştürülmesi beklenen başarıyı getirmeyecektir. Hastane birlikleri düzenlemesi ile yetkiyi elinde bulunduran ancak sorumluluğu birliklere devreden Bakanlık, sağlık hizmetlerinin asli sunucusu olarak sorumluluğu da uhdesine almalıdır.

 

Sağlık istihdamındaki ihtiyacı karşılamak için, sağlık eğitiminin potansiyelini geliştirecek ulusal bir politika belirlenmeli, yabancı hekim, hemşire gibi uygulanabilir olmayan tedbirler yerine, bütün dünyanın gıpta ile baktığı genç işgücü kaynaklarımızı değerlendirmek hedeflenmelidir.

 

Her şeyden önce sağlık sisteminin geleceğini, sağlık hizmetlerinin etkinliği ve sürdürülebilirliğini doğrudan etkileyen temel sorunların, ancak sosyal tarafların özgürce müzakere ettiği ve sorumluluk aldığı demokratik zeminlerde çözüme kavuşturulabileceğine inanılmalıdır.

 

Bu açıdan, Teşkilat Yasasının böyle bir zeminden kaçırılmış olmasının gelecekte daha büyük sorunlara neden olacağı bilinmelidir.

 

Sağlık-Sen bu sorunları, yetkili sendika konumu ile demokratik ve hukuksal haklar çerçevesinde her platformda gündeme taşıyacak, çözüm için mücadelesini kararlılıkla sürdürecektir.

 

Sağlık-Sen Genel Merkez Yönetim Kurulu

 

  • PAYLAŞ :